Ticari şirketler, her yeni yılda bir önceki yılın bilançosunu çıkartırlar. Hizmet sektöründeki tüzel kurumlar ve devletler de yılın muhasebesini yaparlar. Peki ya insanlar?!
Bizlerin de geçen her yılın bir değerlendirmesini yapmamız, doğru ve yanlışlarımızı tesbit etmemiz, geçmişten dersler alarak geleceğe daha tecrübeli, daha profesyonel bir adım atmamız gerekmez mi?
Eski tabirle “vicdan muhasebesi” yeni deyimle “durum değerlendirmesi” dedikleri bu konuda kendimizi dürüst bir şekilde teste tabi tutmalıyız diye düşünüyorum.
Geçen yılın bir değerlendirmesini yaparken, iki temel konuda kendimizi sorgulamalıyız. Birincisi, ferdi yaşamımızda yaptığımız doğrular ve yanlışlıklar. Diğeri toplumsal katkılar.
Gelin hep birlikte 2006 yılının bir değerlendirmesini yapalım. Fert olarak neleri doğru, neleri yanlış yaptık, bir düşünelim. Yine fert olarak toplum yararına neler yapabildik; yoksa hiç bir şey yapamadık mı, bir bakalım. Yaşamın değerini daha iyi anlayabilmek için, biraz kendimizle başbaşa kalalım ve kendimizi sorgulayalım.
Yetişkin bir insan olarak günde ortalama 23 bin kez nefes alıp verirken sağlıklı oluşumuza şükredebildik mi? Mükemmel bir canlı olarak yaratılışımızın ve sahip olduğumuz güzellikllerimizin verdiği huzuru ve mutluluğu farkedebildik mi?!
İnsan hayatında çok önemli bir yeri olan sevgiye ne kadar zaman ayırabildik? Başkalarını karşılıksız, beklentisiz içten bir şekilde sevebildik mi? Hoşgörümüzü sadece ve hep bizim gibi düşünen insanlara gösterip, bizim gibi düşünmeyen insanlara da aynı bakabildik mi?
Hiç tanımadığımız birine selam verip hatırını sorabildik mi? Başkasının kırdığı bir kalbi onarmaya çalıştık mı? Kırılan bir kalpten özür dileme erdemiyle, gönül alabilmenin huzurunu tatabildik mi?
Hayata karamsar bakan bir insana ümit verici sözler söyleyebildik mi? Hala ben haklıydım gururuna esir olmaktan kendimizi kurtarabildik mi?
Herhangi bir derdinden dolayı üzgün ve mutsuz birini teselli ederek karşımızdakinin derdini paylaşabildik mi? Bencil yanlarımızdan sıyrılabildik mi?
Anne ve babamıza sevgi ve saygı duymanın ötesinde, onların mutluluğu için çaba sarfedebildik mi?
Toplumsal hayattaki doğru ve yanlışlıklarımızı gözden geçirdik mi?
72 millete aynı gözle bakabildik mi?
Kutsal kitabın ilk emri oku olduğu halde, geçen bir yılda birkaç kitap okuyabildik mi? Okuyup öğrendiklerimizi çevremizdekilere aktarabildik mi?
Yada koca yıl bir kitap dahi okumadığımız halde, slogan kültürlü diplomalı cahillikten kendimizi kurtarabildik mi? Sadece hemfikir olanlarımıza karşı demokrat, paylaşmayanlara karşı antidemokrat olma karanlığından kendimizi çıkarabildik mi?
Zevklerimizi, lüksümüzü ve isteklerimizi her zaman ihtiyaçlarımız sanarak, bizden yardım isteyenleri umursamadan geri çevirme bahtsızlığını aşabildik mi?
Diğer günlerde ihmal etsek bile, en azından bayramlar gibi özel günlerde hastanedeki bir hastayı, yaşlılar evindeki bir yaşlıyı, hapishanedeki bir mahkumu ziyaret edebildik mi? Duygularını paylaşabildik mi?
Topluma hizmet ettiğimizi düşünerek, ayrıcalık istemek ve övgü beklemek kibirinden kurtulabildik mi? Topluma haksızlık etmek endişesiyle hareket edebildik mi? Baskalarının haklı mücadelesine destek verebildik mi?
Fısıltı, kulis, dedikodu ve asparagas haberlerle büyük gürültüler çıkararak, toplumdaki huzuru yok edenlere karşı barışın ve sağduyunun yanında yer alabildik mi? Kendimizle barışık, toplumla geçinebilen, topluma faydalı olabilmek için çırpınan birisi olabildik mi?
Eğer bu sorulara vicdanımız “ Evet” diyebiliyorsa, geçen yılı kazanmışız, topluma ve hayata karşı da görevimizi yapabilmişiz demektir.
Ben bu sorulara evet cevabı verebilmekde zorlanıyorum. Ya siz?!
Nuri Sansarlıoğlu
Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
http://www.sosyal-guvenlik.com/