Mart ayının yoğun bir karlı günümde Toronto'da idim. Her yer bembeyazdı. Ofisimde Internet teknisyeninin montajını izliyordum.
Karayipli teknisyen işinin bittiğini söyleyerek, bilgisayarı açıp kapatarak Internete girdiğini göstermek istedi.
Ancak bilgisayarın açılmayıp ekranda “Windows Error” yazması üzerine kendisine
‘Bazen böyle yapıyor. Bilgisayara yanından bir kaç kez vurunca düzeliyor’ dememe şaşırdı ve veciz bir söz söyledi.
‘Şiddet hiç bir zaman çözüm değildir’ dedi.
Ben de espiriyle, ama vurunca çalışıyor deyince o da ‘şiddet bazen geçici çözümler sağlar ama asla kesin çözüm getirmez’ dedi.
Gerçekten çok haklıydı. Karayipli teknisyenin bu sözü beni başka yerlere götürdü.
Tarih boyunca, şiddetin çözdüğü hiç bir toplumsal ve sosyal bir sorun yoktu.
Şiddet barışı, özgürlüğü, güvenceyi, refahı ve gelişmeyi yok eden bir yöntemdi.
Şiddet, tabii ki hiç bir çözüm getiremezdi. Zira şiddette savaş, gözyaşı, baskı, endişe ve geri kalmışlık vardı.
Sık sık şiddet yöntemlerine başvuran toplumlar, hem geri kalmış hem de halkının refahını yükseltememişlerdi. Dünya bunun örnekleriyle doludur .
Türkiyemiz’de de ne yazık ki zaman zaman değişik kesimlerce şiddet yöntemlerine başvurulduğunu maalesef görmekteyiz.
Çok sevdiğim ülkemi, Türkiye’yi sevmek ayrı bir konu, eksikliklerimizi veya yanlışlıklarımızı görebilmek ayrı bir konudur.
Sevmek gerçekleri görmeye engel değildir. Olmamalıdır da. Sevgide ölçü de olmalıdır.
Sevgi duymak, duygusal olmak belli bir düzeyde olabilir ancak bu oran gerçekleri görmemize, kabul etmemize engel olursa, olaylara objektif bir şekilde bakamayız. Bakış açımız yanlış olur. Bakış açımız yanlış olunca da, vardığımız sonuç yaptığımız tespit hatalı olur. Tespitimiz hatalı olunca çözümlerimiz de yanlış olacaktır. Yanlış çözümler sorunları çözmediği gibi daha da büyütür.
Sevgi gerçekleri görmemize engel olmamalıdır.
Eğitimsiz, sorumsuz, inanç ve ideallari zayıf kişiliklerin zaman zaman şiddete başvurmalarını yetiştikleri ortamlardan dolayı bir parça anlayabiliyorum.
Ancak, eğitimli ve topluma karşı sorumluluk mevkiinde olanların, bir hukukçunun, bir doktorun, bir öğretmenin şiddete başvurmasını hiç ama hic anlayamıyorum.
Bir hukuk adamının, bir avukatın hukuku çiğnemesini, hatta adam öldürmesini, Hipokrat yemini etmiş bir doktorun insan sağlığını hiçe saymasını ve bir öğretmenin eğitim metodu olarak öğrenciyi dövmesini kabullenemiyorum.
Yine Mart ayının soğuk bir pazartesi günüydü. Bir arkadaşımla Burlington’da buluştuk.
Arkadaşım bana aile doktorunun fizik tedavisi önerdiğini söyledikten sonra, rica etmesi üzerine birlikte özel bir kliniğe gittik.
Klinik sahibi Dr. Michael fizik tedavisinin 2 ay sürebileceğini ve her seans başına $ 20 ödersiniz demesi üzerine arkadaşım düşünmeye başladı.
Arkadaşımı düşünceli gören Dr. Micheal ‘Ekonomik durumunuz iyi değilse sizden her seans başına 15 dolar alırım. Eğer bunu da veremiyecekseniz, tedavinizi parasız yaparım. Yeter ki siz iyileşin’ dedi ve ekledi ‘meslek hayatım boyunca parası yok diye hiç bir hastayı kapımdan geri çevirmedim. Zira insan sağlığı paradan daha önemlidir’.
Doğrusu ben ve arkadaşım şaşkınlık içindeydik.
Zira bulunduğumuz yer bir klinikde olsa ticari amaçla açılmış bir işletmeydi. Bunu söyleyen bir doktor da olsa sonuçta bir patrondu.
Teşekkür ederek ayrıldık. Klinikten çıkarken arkadaşım bana ‘Bizim Türkiye’deki komşumuz gece aniden hastalanınca mahalledeki en yakın özel bir polikliniğe götürmüştük. Tahlil vs masrafların parası üzerinden çıkmayınca kliniğin sahibi doktor, parası yoksa niye buraya getirdiniz kardeşim diyerek bağırmıştı’ deyince; lütfen artık konuşmayalım. Zira bu konular beni üzüyor diyerek konuyu kapattırmıştım.
Parayı insan sağlığının önüne geçiren bir anlayış bizim kültürümüzde hiç yoktu.
Ne yazik ki toplumların değer ölçüleri olumsuz bir şekilde değişip yozlaşınca, anlayışları ve davranışları da olumsuz bir şekilde değişmektedir.
Bizim kültürümüzün, inancımızın ve değerlerimizin mayasında zaten var olan, şiddetin hiç bir zaman çözüm olmadığı ve insan sağlığının paradan daha önemli olduğu anlayışlarına herkesin o kadar çok ihtiyacı var ki…
Herkese sosyal güvenceli bir yaşam dileğiyle…
Nuri Sansarlıoğlu
http://www.sosyal-guvenlik.com